Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern Çarşamba günü Parlamento önünde bir “iklim acil durumu” ilan etti ve gelecek nesillerin yararına bu alanda hızlı hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.
Merkez sol lideri, “Biz açıklamalar yaptığımızda, genellikle yaşam tehdidi, mülkiyet tehdidi ve sivil güvenlikle ilgili acil durumlar söz konusudur” dedi. “İklim değişikliğine cevap vermezsek, bu acil durumları kıyılarımızda yaşamaya devam edeceğiz.”
“Bu açıklamaya oy verin, tarihin doğru tarafında durun, gelecek nesle toplu olarak sunmamız gereken çözümün bir parçası olun” diye çağırdı.
Parlamenterler, büyük ölçüde sembolik olan iklim acil durumu bildirgesini 43’e karşı 76 oyla kabul ettiler.
İngiltere Parlamentosu 1 Mayıs 2019’da dünyada “ekolojik ve iklim acil durumu” ilan eden ilk parlamento oldu ve onu İrlanda izledi.
Bu bildirileri destekleyen bir Amerikan lobisi olan The Climate Mobilization’a göre, dünya çapında 1800 yerel toplulukla birlikte bir düzine parlamento da aynı şeyi yaptı.
Ülkenin merkez sağ muhalefeti olan Yeni Zelanda Ulusal Partisi’nin lideri Judith Collins, Radyo Yeni Zelanda’da yaptığı açıklamada, açıklamanın “insanları bir şeylerin olduğuna inandırarak, ama olmadıysa da” incitebileceğini söyledi. “Bu oldukça yanlış ve yanıltıcı.”
Yeni Zelanda, 2050 yılına kadar sera gazları için karbon nötrlüğü hedefine ulaşma sözü veren ülkeler arasında yer alıyor. Nüfusu beş milyondan az olan ülke, 2035 yılına kadar %100 yenilenebilir enerji üretme sözü de verdi.
Ancak 2017’de iktidara gelmeden önce çevre sorunları üzerine kampanya yürüten Jacinda Ardern hükümeti, iklim değişikliğiyle mücadelede o zamandan beri yeterince şey yapmamakla suçlanıyor.
Sera gazı salan başlıca ülkelerin taahhütlerini değerlendiren Climate Action Tracker grubu, Yeni Zelanda’nın iklim politikalarının Paris 2015 iklim anlaşması kapsamındaki hedeflerine ulaşmak için “yetersiz” olduğuna inanıyor.
Greenpeace, Wellington için hayati önem taşıyan bir tarım sektörünü korumak amacıyla, 2050 yılı için karbon nötrlüğü hedefinin, ülkedeki sera gazı emisyonlarının ana kaynaklarından biri olan metan ile ilgili olmadığını belirtiyor.
Greenpeace’den Kate Simcock, “Ev yanıyorken, yangına müdahale etmezseniz alarmı çalıştırmanın bir anlamı yok” dedi. “Yeni Zelanda’daki yangınla mücadele etmek, tarımsal emisyonlarla mücadele etmek demektir.”