Bilim insanları ve kaşiflerden oluşan küresel bir ittifak, aşırı avlanma ve küresel ısınmanın tüm popülasyonları yok olmaya sürüklemesinden önce, önümüzdeki on yıl içinde en az 100.000 yeni deniz türü bulmak için zamana karşı bir yarış başlattı.
Okyanus Sayımı adı verilen girişime Nippon Vakfı ve Birleşik Krallık deniz araştırma enstitüsü Nekton öncülük ediyor.
“Zamana karşı yarış içerisindeyiz. Küresel ısınma var, okyanuslar oksijen kaybediyor, asitleniyor ve bunun sonucunda türlerimizi kaybediyoruz. Eğer bu süreç devam ederse okyanuslarda bir büyük yok oluşla daha karşı karşıya kalacağız ve kaybedeceğiz. Okyanus Sayımı bilim direktörü Profesör Alex Rogers, esasen ‘hayat ağacının’ büyük bir kısmını kapsıyor” diye uyardı.
Okyanus Sayımı, küresel okyanus boyunca düzinelerce keşif gezisine çıkarak yeni deniz yaşamını keşfetmeye yönelik tarihteki en büyük program olacak.
Hedeflerinden biri, tüm dünyayı kapsayan ve kalıcı bir miras yaratan, çeşitlilik içeren ve kapsayıcı bir bilimsel ortaklığın temellerini atmak.
BM, okyanuslardaki biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelik ‘nesilde bir kez’ anlaşmayı kabul etti
Birleşmiş Milletler üyeleri ilk kez, deniz biyolojik çeşitliliğine yönelik tehditlere karşı koymayı amaçlayan, açık denizlerdeki biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik birleşik bir anlaşma üzerinde anlaşmaya vardı.
Konferans başkanı Rena Lee, New York’taki BM genel merkezinde “Gemi kıyıya ulaştı” diyerek 15 yıllık müzakerelerin olası sona erdiğini duyurdu.
Anlaşma, kıyı şeridinden maksimum 200 deniz mili yani 370 kilometre uzaklıkta başlayan ve hiçbir devletin yetkisi altında olmayan açık denizlerin korunmasını amaçlıyor.
Okyanusların %60’ından fazlasını temsil eden bu sular çevre düzenlemelerinde uzun süredir göz ardı ediliyor. Açık denizlerin yalnızca %1’i şu anda koruma tedbirlerine tabidir.
Yeni anlaşma yürürlüğe girdiğinde okyanus yaşamının korunmasını yönetmek ve açık denizlerde deniz koruma alanları oluşturmak için yeni bir organ oluşturacak. Uzmanlar bunun, BM Biyoçeşitlilik Konferansı’nın yakın zamanda verdiği, gezegenin sularının ve topraklarının %30’unun koruma amacıyla korunması yönündeki taahhüdünün gerçekleştirilmesi açısından kritik öneme sahip olduğunu söylüyor.
