Bazıları zar zor uyuyor. Diğerleri içeride vakit geçirmekten korkar. Ve daha birçoğu, bir zamanlar esenlik kaynağı olan dağlara karşı derin bir korku geliştirdi.
Yıkıcı Türkiye-Suriye depremlerinden sağ kurtulanlar, iki ay önce 50.000’den fazla insanı öldüren bir felaketin devam eden bedelini sessizce çekiyorlar.
Survivor ve güvenlik görevlisi Cuma Zobi, hayatının alt üst olduğunu söyledi.
“Artık uyumuyorum, sabah 3’te yatıp sabah 5’te, sabah 6’da kalkıyorum, kesinlikle geç değil” dedi.
“Oğlum da. Antalya’daydı ve bir haftalığına beni görmeye geldi, depremden dolayı geceleri birkaç kez çığlık atarak uyanıyor.”
6 Şubat depremleri 100.000’den fazla binaya zarar verdi ve 10.000’den fazla çökmeye neden oldu.
Euronews’e konuşan Zobi, “Artık kimse bir eve girmeye cesaret edemiyor” dedi.
“Ama çadırda uyusan bile düşünürsün, her şeyi hatırlarsın, onun hakkında rüya görürsün.”

Gönüllü psikiyatrist Eralp Türk, arabasında bir kutu dolusu hap ve duygu kayıt defteri ile afet bölgesinde dolaşarak ıstırabı iyileştirmeye çalıştı.
“Şu anda karşı karşıya kaldığımız en yaygın üç ruhsal bozukluk, şiddetli stres tepkileri, kayıplara bağlı yas tepkileri ve son olarak hastalarda depremin uyandırdığı eski psikiyatrik hastalıkların yeniden ortaya çıkmasıdır” dedi.
Türk, bunların da genellemeler olduğunu hemen ekledi.
Her afet farklıdır. Her bölge ve sakinlerinin kendine has özellikleri vardır” dedi.
“Kültür ve gelenekler de rol oynuyor.”
Sosyal hizmet uzmanı Ayşen Yılmaz, Türkiye’deki çadır kentlerde görüştüğü kişilerin travma sonrası stres bozukluğunun tüm belirtilerini gösterdiğini söyledi.
Uluslararası Göç Örgütü’ne göre Türkiye’deki depremler nedeniyle üç milyon kişi yerinden oldu ve bunların çoğu TSSB belirtileri gösteriyor.
Afet günü 22 yaşındaki Sevgi Dağlı’nın bebeği henüz 15 günlüktü.
“Deprem oldu ve zaman zaman hala titriyor, bu yüzden açıkça korku hissediyorsunuz” dedi.
“Ve bu gerçekten benim için değil, bebeğim için, bu yüzden endişeleniyoruz.
“Çıkmak zorunda kalabiliriz, çünkü ne kadar çok moloz temizlenirse, o kadar tozlanır, bu da sağlığımız için iyi değildir.”
Yukarıdaki Euronews raporunu izleyin.